Monday, June 06, 2011

hadi bebeğim göster hünerini

Hotmaile kırgınım. Uzak ara en tırt mailleri seçip bana atıyorlar. Mail gelmiş maillerime bi bakayım, düzenli adam olayım sonra da odamı toplayıp çiçeklerimi sularım diyorum. Mailimi açtığımda ise genelde bütün iyi düşüncelerim gidiveriyor. %63 indirimli selülit kremi, adult sitelerin reklamları, markoponi gibi şeylere davet mailleri, %50 indirimli 5 gün Karadeniz turu falan. Artık hotmail beni nasıl bir insan olarak hayal etmişse adamlar benim için "bu adam hıyarın tekine benziyor kesin arkadaşlarına bi ara da Karadeniz turu yapalım yea falan diyordur biz buna Karadeniz turunu kitleriz" diye düşünüyorlardı. hotmailin gözünde adeta bir aşırı gereksizim.

Otobüste yolculuk ederken sadece tırt maillerimi düşünmüyorum. arada bir devlet meselelerine de kafa yoruyorum. Küçüklüğünü atari salonlarında geçiren bir insan olarak daha önceden dünyayı çok kere mahlukatlardan, yaratıklardan, canavarlardan korumuş kollamıştım. boş adam değildim yani. Otobüzde Hwoarang'ın tekmeleri mi daha iyi Jin'in mi, Paul horaa çekerken(horaa çekmek: Paul'ün ateşli yumrukla adamın enerjisinin çok büyük kısmını alması) hiç zorlanmıyor muydu, dhalsım'ın kolları nasıl öyle uzuyordu gibi şeyler düşünüyordum.

öyle düşünürken aklıma o sırada ilkokulda çok revaçta olan bir espri geldi. espri şöyle gerçekleşmekteydi:

x : Laa oğlum street faytırda o elleri kolları uzayan adamın neydi la?
y(artık ortamdaki ilk sazan kimse) : dalsım
x : yarraam boğazında kalsın heheüvehevü

gördüğünüz gibi tam bir nuripaşa ilköğretimokulu 3/A sınıfı esprisi. hala bu espriyi yapanlar var mı merak etmekteyim. (aslında gram sikimde değil ama yine bi belirsizlik acayiplik izlenimi vereyim dedim bakalım hayırlısı)

Sonra yine ilkokulda yapılan espriler aklıma geldi. Trabzonlu Hami'den dolayı HAMİleyim esprileri, cansın'ın(samuel cansın) belli uzuvları hakkında komiklikler, ayda 2.5 milyar verseler kolsuzlara otuzbir çeker misin lan gibi sorular geldi. Bunlara güldüm ama tadında bıraktım. Sonuçta yaşımız 12'den büyük artık.(kolsuz olayına bi beş dakka güldüm yine)

Hayale dalmayı bi kenara bırakıp yoldan geçen bayana bakıyorken otobüsle bayan zıt yönlere gittiği için kafam da kendiliğinden 180 derece dönüyordu. o an hayatımda yaşayabileceğim en güzel enstantanelerden birini yaşadım. Aynı bayana baktığım adamla göz göze gelmiştik ve adam bana bakıp sırıtmaktaydı. Adam bakışlarıyla bana "sen de az şerefsiz değilsin paketin hasından anlıyorsun ibnetor" der gibiydi.

Bu olaydan dolayı içimi büyük bir coşku kaplamıştı. Bu coşkuyla gidip şoföre "çabuk şu öndeki karayolunu takip et" diyeyim, bayan yolculara "hadi bebeğim göster hünerini" diyeyim de kalkıp çılgınca danslar sergileyelim istedim fakat otobüste meydan dayağı yeme ihtimalim kuvvetli olduğundan bu fikrimden vazgeçtim. Önümde oturan sırtında 'sikko bir peri' dövmesi olan kızın kıllı sırtını da görmek istemediğim için, yanımdaki kadının kucağındaki çocuğun gözüne telefon camından güneş ışını yaymaya başladım. Çocuğun hoşuna gitmediğinden bunu zevkle sürdürmeye devam ettim. Otobüsten inerken de çocuğa NAAH yaptım. Tipini sikim çocuk, muhtemelen ileride tinerci olursun zaten.

Eve yürürken de Kompela'nın sunduğu penaltı atmalı program geldi aklıma ama Kompela'yı düşünmemem gerektiğine kanaat getirince unuttum programı. Eve gelince de tabiki Arka Sokaklar izledim. Rıza Baba ve adamları yine gerekeni yaptı. Alttaki fotoğrafla da yazımı bitiriyorum. Evet bunu koymasaydım ölürdüm.

No comments: