Wednesday, September 22, 2010

Usis Şekilleri

Evet bapsiler, Yıldız Erkek Üniversitesi ders seçimi programı Usis hakkında laflar hazırlamak istiyorum. Bir şey demeyeyim, sakin kalayım diyorum ama yetti artık arkadaş. Ben bu okula yılda 1530 lira vermiyor muyum? Veriyorum. Sakallı, bıyıklı, kolları maymunlar kadar kıllı kızlarla okumuyor muyum? Okuyorum. Daha neyin eziyetini çektiriyorsunuz bana. Ulan ben 1530x5 ten 7650 lirayla iddaa oynasam zengin olmuştum lan şimdiye. Zaten okul hayatımın amına koymuşsunuz, Allah'ın dağında okul yapmışsınız, nedir bana daha fazla çektirmek istediğiniz ki, beni böyle sikko bir programla baş başa bıraktınız.

Herkes bekliyordu Perşembe gecesi 12 gelsin de Usis şekillerine girelim diye. Sonradan haberimiz oldu ki Cumartesi sabahı 9 a alınmıştı ders seçimi. İyi dedim, yaparız bir şekil, gerekirse bağrıma taş basarım yine de seçerim bu dersleri dedim. Düşünün işte daha dersleri seçmeden ne kadar mala bağlamama yol açtı bu siktiğimin sistemi. Cumartesi sabahı oldu. Saat 9 sularında sistemin açıldığı haberini alan herkes "beyler karı var koşun" mantığıyla daldı sisteme. Hani derler ya "sikseler yapamazsın", işte benim durumum da aynı haldeydi; "sikseler seçemezsin" olmuştu benim için o Usis'den ders seçimleri. Bir süre geçti ve bildiğimiz gibi sistem göte geldi. Sisteme girmek bir eziyet, ders ekle/sil e girmek daha bir eziyet, dersi ekleyebilmek ise ultra eziyet. Şu cenabet sisteme küfür ederken 2 kilo verdim anasını satayım. Derslerimi sabahın 9'unda uyanıp anca 15.30 da seçebildim, halim o kadar kötüydü ki bir of çeksem karşıki dağların anasını sikerdim arkadaşlarım.(Bu arada Cuma günü 12 4 arası boşum, isteyen Davutpaşa'ya çaya, muhabbete gelebilir, tabi internet cafe ortamı gibi sadece erkekli olmaması koşuluyla.)

Ne güzeldi eskiden, Usisle, musisle uğraşmazdık. Bir Mususi vardı Bursaspor'da, "Mususi, Mususi, yağla yağla sosisi" diye tezahürat yaparlardı. Rahmetli Aids'ten gitmişti. Neyse ne alakası var amk, konumuz bu değil. Konumuz bizim böyle bir sikkolukla uğraştırılmamız. Ne güzeldi eskiden, Cuma günü son iki saat beden yapar, eve aşortmanlarla dönerdik. Hey gidi günler heey, hayat değişiyor anasını satayım, ben de bizim günlerimizi siken bu sistemin adını değiştiriyorum. "Ulan Senin İmanını Sikeyim" diyorum, görüşmek üzere.

Tuesday, September 14, 2010

Selülitli Kızlar Siplinter Usta'dan Bile Daha Çirkin

Rahata erdim göklerde bir kartal gibi uçarcasına.
Eve dönerken pandik attım bizim Utku'nun kokarcasına.
Halamgilin bana yaptığı uyarıları hiç dinlemeden,
Yola çıktım umarsızca hiç kimseyi siklemeden.

Halı aldık durup dururken indirim var diye 12 tane.
Çorum'da kırım kongo kenesi ısırmış gariban halkı yine.
3 gündür tüm sabah sürekli Cimilli İbo dinliyorum.
Pire ninemin köy yemeklerini ölü eşşek gibi buluyorum.

Masal anlattım yeğenime, dikkatlice dinledi beni.
Dayı dedi, ne ayak bu avatarındaki kedi?
Sus dedim, dünkü boksun, daha yaşın kaç, başın kaç?
Kuşun ötüyor mu diye sorarlarsa, soranlara hemen pipini aç.

Viagra, v-pills hakkında gelen mailleri hiç sevmiyorum.
Ben pastafaryanım yea diyenleri çok ibnemsi buluyorum.
Ramazan'da tek isteğim var; zenginler fakirlerin karnını doyursun.
Karacaoğlan gibi abaza değiliz ki her ilde bi manitamız olsun.

Tuesday, September 07, 2010

Arap 'Canavarlar da korkunç şeyler' -1- (+18,19 falan)

Soğuk bir Aralık ayı günüydü.Saat 23 sularında, kar giderek hızlanarak tipiye dönüşmüştü.Göz gözü görmüyordu.Sokak iki üç tane normal vatandaş dışında, kartopu oynamaya çıkan deli sikmiş insanlarla doluydu.İstanbul'da çok fazla kar yağmadığından 2 cm kar gören bütün aclar, ne zaman kar yağsa sokağa dökülür , fotoğraf çektirir ve hemen Facebook'a eklerdi.Hatta aralarından annesi babası arasında kan bağı bulunanları "bir kar tanesi" veya "BEMBEYAZ" gibi insan aklının kabullenemeyeceği fotoğraf albümleri bile açarlardı.

Etrafta birbirine şaka yapan, kıyıda köşede kardanadam yapan insanlar vardı.Her gece sokakta tek başına dolaşan Arap, bugün yine dışarı çıkmış, kapşonunun altından insanları izliyordu.Arap 19 yaşında 1.98 boyunda, 55 kilo bir gençti.Asıl adı Berkcan idi fakat ten rengi en az Sezercik'in kankası Çitlembik kadar kara olduğu için, artık herkes ona Arap diyordu.Ailesi bile onu "Arap ge oğlum, gah gah" diye çağırıyordu.O ise kendisine söylenenleri umursamadan yaşıyor, gidiyordu.İnsanlarla muhatap olmayı sevmezdi.Dostları köpekler, evi barkı sokaklardı.İnsanlarla tek diyaloğunu onları korkuturken gerçekleştirirdi.

Arap arka sokaklarda volta atarken gözüne yine bir tuhaflık çarptı.3 genç yaptıkları kardanadama hunharca tecavüz ediyordu.Daha doğrusu kardankadındı bu, göğüsleri, rujlu dudakları ve pırasadan yapılmış uzun saçları vardı.Arap bunların yaptığını uygun bulmadığı için, zavallı korumasız kardanadamın intikamını almaya karar verdi.İçtiği Sarıkız maden suyunu yere dökerken "ne boktan bir şeymiş lan bu, le cola'nın eline sikseler su dökemez" diye söyleniyordu.Tamamen boşalttığı soda şişesinin altını kırarak sinsice ilerliyordu.Arap'ın yürürken bildiği tek şey vardı.O insanlara zarar verecekti.Çok yaklaşmasına rağmen, 3 genç o kadar coşmuş, o kadar kendinden geçmişti ki Arap'ın geldiğinin farkına bile varmadılar.İkisi İstanbul Teknik, biri de Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi olan bu gençler abazalıkta çığır açmış, kedi köpeğe girişecek kadar kötü duruma gelmişlerdi.Soğuk havada büzüşen pipilerine rağmen hayvanlıklarına devam ediyorlardı.Kardanadam nefes almasa da ayakları yere değiyordu, bu bile onlar için yeterli bir sebepti.

Arap artık çok yaklaşmıştı.Öyle bir duruma geldiler ki artık Arap'ın iki metre yanlarına kadar geldiğinin farkına bile varmadılar.Arap artık ilk hamlesini yapmaya karar verdi.Arabanın arkasından çıktı ve "bööööö" diye bağırarak gençleri korkuttu.Neredeyse altlarına sıçacaklardı teknik üniversite öğrencisi bu gençler.Araptan kaçmanın imkansız olduğunu biliyorlardı.Zira Arap 100 metreyi 3 saniyede koşuyordu.Babası insan, annesi çitaydı, kendisi ise hiçbir sikime benzemiyordu.Uzun, ince, kuyruğu olan acayip bir şeydi.

Arap gençleri birbirine bağladıktan sonra, onlara eziyet etmeye başladı.Hepsini oracıkta katletti.Sabah 3 genci bulan bir vatandaş polise haber verdi.Olay yerine gelen polis dehşet verici görüntü karşısında ne yapacağını şaşırdı.Teknik üniversite öğrencisi üç genç feci şekilde katledilmişti.Çüklerinden ağaca asılarak tüm insanlara matematik mühendisleri dışında diğer tüm teknik üniversite öğrencilerinden uzak durmaları gerektiğinin mesajı verilmişti.Bu ibretlik cinayetin tüm araştırmalara rağmen faili bulunamadı ve ilçe halkı bu esrarengiz olayın açığa kavuşmamasına rağmen yaşamını sürdürmeye devam etti.

(Devamı gelebilir,hiç belli olmaz ama)

Muhittin 'O içimizden biri' -1-

Temmuz ayının ecdad siken yaz sıcağı günlerinden biriydi.Muhittin sabahın 10'unda annesi tarafından "kalk ulan iblis saat 3'e geliyor" diye uyandırılmıştı.Sinirliydi ama yapacak bir şey yoktu.Kalkmak istiyordu, bir sorunu vardı fakat.Çadırkent Belediyesi'nin katkılarından dolayı bir süre yatağından kalkamıyordu.Düşünmek, neden, neden böyle bir yaşama katlanmak zorundayım gibi sözlerle hayatı sorgulamak istese de çok geçmeden "amaaan sikerim" diyip, geğirerek yatağından fırladı.Yolda umarsızca göbeğini kaşıyor, yeni inmiş çadırının çakozlanmaması için yan yan ve eğilerek yürüyordu.Banyoya gitti, parmağının ucuyla gözlerini ıslatıp işemesini de bitirdikten sonra salona çıktı."Beni neden bu kadar erken uyandırdınız lan" diye söylenirken, babası onu rızıkların erken dağıtıldığı için erken kalkması gerektiği konusunda uyardı.Hak verdi babasına, kuşluk vaktinden sonra uyumanın büyük günah olduğunu o da biliyordu çünkü.

Kumandayı kapıp koltuğuna oturdu.Televizyonda Ruhat Mengi ile Her Açıdan açıktı. Bu ne amk diyerek hemen Show Tv'yi açtı.En sevdiği program başlıyordu.Pazar Sürprizi'nde Seyhan bu hafta Kibariye'nin konuğuydu. Birlikte Kibariye'nin mükemmel evini gezdikten, Kibariye'nin baaçesindeki çiçecikleri gürdükten sunra salonda oturmaya başladılar.Kibariye tam bu sırada 70 milyona çok acı bir haber verdi."Abe Seyancım Alla nasip etmedi de, ikinci bebeğimi kaybettim beya" dedi.Tam bu sırada, programın en heyecanlı yerinde reklama girmesi de Muhittin'e ikinci bir şok yaşattı.Türk Hava Yolları'nın ooo ooo Türkler uçuyor reklamı ise Muhittin'in sinirlerini tamamen germişti."Eaah sikerim lan böyle hayatı, ben içeri gidiyorum" dedi.Annesi ise ona "söylenme ahlaksız köpek, daha markete gideceğiz, bir sürü indirim var yine" dedi.Muhittin'in yan bastığının kanıtıydı bu söz.Başını öne eğdi, yavaşça yürüdüüü, yürüdü...

(Devamı gelecek bir ara)

Mevzu ne güzel şey, güzel şey mevzu

Samsun'daki akşamlarımdan biriydi.Çok fazla yemek yediğim için dışarı çıkmaya karar vermiştik.Yokuş aşağı inerken Samsun'un sikkoluklarından, insanların Samsun'u nasıl böyle sikerttiklerinden bahsediyorduk.Suratımdaki taşak tüyleri gibi uzamış tüyleri keserken yarro jilet yüzünden yüzümü doğradığım için, karı kız kesesim de yoktu hani.

İnsanları incelemeyi seviyordum.Gittiğim her yerde yaptığım bir şeydi bu.O akşamı da insanların birbirine karşı davranışlarını gözlemlemeye ayırdım.Gözlemlerim sonucu ortak bir kanıya vardım.İnsanlar bir şey istiyordu, mevzu istiyordu.Kimisi mevzuyu çıkarmak, kimisi ise bir olay çıksa da alsak çekirdeğimizi izlesek hallerindeydi.Böyle bir konuda yazarken ben bile gaza geliyorum.Kaşlarımı çatarak, burnumun tek deliğinden nefes alarak yazıyorum, acayip triplere giriyorum yani.O insanların halini, nasıl bir psikoloji içinde olduklarını anlayabilmek bir hayli güç oluyor işte.

Neyse en piyasa caddeye geldik.Etraf alterno tiplerle doluydu.Elindeki telefonun müziğini açmış yürüyen, zırto gibi giyinmiş dallamalar fink atıyordu ortalıklarda.Bense insanlarda hala aynı şeyi görüyordum, insanlar mevzu istiyordu.Biraz dolaştıktan sonra gidip bir yere oturduk.Dışarıda masa boşalana kadar içeri gelip tala oynayalım dedik.Sıkıcı geçen tavlayı nihayet dışarıda masa boşalınca bitirdik.Ben çok kültürlü, Zeytinburnu'nun aristokrat kesiminden olduğum için hemen gazetelerin spor sayfalarına ve at yarışı eklerine göz atarken, kuzenim de insanlar hakkında yorum yapıyordu.Şu gelen magandaya baksana dedi bana.Baktığımda gerçek bir maganda olduğu, ülkenin yetiştirdiği en kaliteli müzisyenin Çılgın Sedat olduğu gerçeği kadar netti.İki dakika geçti ve ilk kıvılcımlar atılmaya başladı.Üç kişinin sakinleştirmeye çalıştığı eleman "la bana öyle gadaşımlı madaşımlı gonuşmasın" diye bağırıyordu.İnsanlar artık iyice gaza gelmişti.Yukarıdan üç kişi "la senin amıa gorum" sesleriyle aşağı doğru koşmaya başladı.Olan o anda oldu.İki metre önümde sekiz kişi birbirine girdi.İşte tüm halkın beklentisi gerçekleşti, mevzu sonunda çıktı.Bir süre birbirlerine saldırdıktan sonra polis geldi ve olay bitti.

Herkesin, hatta benim de çoğu zaman istediğim şeylerdi bunlar.Ve beklediğim gibi gerçekleşti de.Bir kavga olsa da izlesem derim hep.İşte insanların hayattan beklentisi bu.Mevzu olsun da ne olursa olsun.Bol mevzulara.

ŞehirlerARAsı Otobüsler

Çoğumuzun başına otobüslerde ilginç olaylar gelmiştir.İlginç olaylar derken yanlış anlaşılmasın, fortçuluktan falan bahsetmiyorum.Zira söz konusu olan otobüsler, şehirlerarası olanlar.Bu otobüslerde her türlü garipliği görebiliriz."Poşet getirin,poşet kusucam" diye bağırırken hayvan gibi kusanları mı diyeyim, "babaaaa çişim geldi" diyip otobüsü zırt pırt durduran piç veledi mi, yoksa Zampara Seyfettin misali 3 dakikada bir şey isteyip muavinin kafasını siken ibne yolcuyu mu?

Neyse bunlar bilindiği üzere klişe olaylar.Ben şimdi geçen hafta Samsun'a giderken başıma gelen otobüs ilginçliğinden bahsedeceğim.Eşyaları bagaja koymak için bekliyorduk.Tam bu esnada otobüslerde görebileceğim en dram anı yaşadım.Herkesin çantasını koyduğu bagaja, çamaşır makinasını koymak isteyen bir abi hemen dikkatimi çekti.İnsanlar ne düşünür bilemem ama bana göre dünyanın en zeki ve en aklı başında insanıydı o abim.Kendisi Samsun'da hiç çamaşır makinası olmadığını düşündüğü gibi makinayı otobüsle götürmeyi düşünebilecek kadar mega bir insandı.Benim bundan sonra bir şey diyesim gelmiyor. Çünkü bu kadar saçma, yazı yazmama sebebiyet verecek kadar ilginç olmayacak."Mal gibi o kadar okuduk", "senin kafanı sikeyim emi", "özet geç piç" gibi sözler duyacağımı biliyorum.Onun için başka bir şey demek istemiyorum. İnsanın bu abiden sonra pek fazla şey söyleyesi de gelmiyor zaten.

Bayan yanı istememe rağmen, kuzen yanında gitme zorunluluğum olduğundan teknik üniversiteli hallerimden ve lanetinden burada da kurtulamadım.Gerçi kuzenimle gitmemin yan koltuktaki +45 teyze ile gitmekten daha eğlenceli olduğu kesindi.Bu konuda gerçekten bir şey yapılmalı.Gerekirse daha pahalı olsa da otobüslerde güzel kız yanı diye 3-5 koltuk olmalı.Yolculuklarda bir sürü zorluk çıkıyor, bari oradan dengeleyelim, değil mi?Arkada gideceği yeri sürekli geçtiğini iddia eden, üzülüp ağlayan teyze ve sarı kola isteyen ufaklıklar da yolculuğun diğer ilginç enstantanelerindendi.

Dönüşte de başıma gelen ilginçlikleri yazmak isterdim tabiki ama değil bayan yanı, yılan yanı olsa bile otobüsle gelmeyi düşünmüyorum.Yanımda Kibariye olsa bile gelmem, o derece diyorum, anlayın artık halimi..