Saturday, January 05, 2013

Bronşit

22 lira fiyat biçmişti badem yağı için, yıllardır içinde eroyin ve kokoyin gibi keyif verici maddeler barındırdığını düşündüğüm fakat içine girdiğimde pul biber ve zencefil gibi şeylerin satıldığını gördüğüm aktardaki bıyıklı abi. Bıyıklı abi tam bir esnaftı, "civarda açılan hiçbir aktar iş yapamadı, ben buranın eskisiyim, 1982'den beri işletiyorum burayı" diyordu ben üzerinde kuru kafa bulunan Zinon isimli ürünü incelerken. "Çok etkili bir böcek ilacı, evinde haşere varsa hiç düşünmeden al" dedi. "Abi" dedim "yalnızca badem yağı". "Ne için kullanacaksın badem yağını evlat" dedi babacan bir tavırla.

95-96 eğitim öğretim yılından itibaren 18.yılındayım okul hayatımın. Lise hazırlık yılı bitene kadar sınıfımın daima en kısa öğrencisiydim. Diğer sınıftaki insanlar oturup ders çalışırken, ne bileyim haytalık yaparken bizim sınıftaki insanların tek uğraşı benle oynamak, küçük gösterdiğime dair şakalar yapmaktı. Tekbir sesleri altında kurbanlık koç gibi beni kesmeye çalışmaları ve memelerimi sıkıp eviyk eviyk diye sesler çıkarmama sebep olmaları hiç komik olmasa da sürekli yaptıkları işlerin başında geliyordu. Lise 1'e başlayacağım dönemden lise sona kadar yaşadığım kademeli boy artışı ise beni sınıfın en uzun insanlarından biri haline getirmişti. Yıllardır maruz kaldığım zevzekçe şakaları yapan gruba yükselmiştim kısa bir süre içerisinde. Artık ben de hemcinslerimin memiklerini sıkarak eğleniyor, ergenlikten kaynaklanan boru sesimle leeeee ileeeehe illallaaah diye bağırarak arkadaşlarımı kesme şakası yapıyordum.

Kısa süre içerisinde Charizard'a evrilmiş Charmander gibiydim fakat bir şey istediğim gibi değildi, sakallarım. Daha doğrusu şu an olmayan ama gelecekte bir ihtimal benle birlikte olacağını düşündüğüm sakallarım. Kendimden 6-7 yaş küçük insanların 2 aydır Survivor Adası'nda yaşayıp tıraş olmayan Pascal Nouma gibi gür sakalları çıkarken benim sakallarım anca 7'ye 7 halı saha maçı yapabilecek kadardı. İnternetten edindiğim bilgiler dahilinde sakalımın çıkması için son çare olan badem yağına başvurmak için gelmiştim yani aktara. "Delikanlı" dedi tok bir sesle bıyıklı abi ve devam etti "hayırdır Karadeniz'de gemilerin mi battı". Bu sözün nerelisinden başlayıp 1.5 saat sürecek lüzumsuz bir geyiğe yol açacağını bildiğimden "ben birazdan uğrarım" deyip aceleyle dükkandan ayrıldım.

Karnım açtı ve cebimde 25 lira tutarında bir para vardı. Ucuz yollu karnımı doyurayım, kalan parayla da badem yağını alırım diye düşündüğüm için tavuk döner yemeğe karar verdim. Etrafta dikkatimi çeken ilk tavuk dönerciye yaklaşıp "selamun aleyküm abi yarım ne kadar" diye seslendim. Aldığım şiveli "2 lira beah" cevabından sonra adamın nereli olduğunu tahmin etmek için düşünürken, duyduğum o soruyla irkildim. En son 8 yaşında yazın kuran kursuna gittiğim caminin altındaki dönerciden duyduğum "senin kaç paran var be yaparız bir şeyler" sorusunu 15 yıl sonra tekrar duymuştum. Dönercinin dediğini umursamadan "abi sen nerelisin ya" deyip 1.5 saat boyunca saçma bir muhabbete sebebiyet verecek soruyu bu sefer ben sordum. Neyse ki dönerci "git işine be" sözüyle beni tersleyerek bu muhabbeti engelledi. "Abi Gümülcineli misin sen ya" dediğimde ise keserken döneri tuttuğu döner bıçağının ekürisi olan demirle ayağımı dürttü "git kardeşim buradan" der gibi. Dükkanda benden fazla kişi oldukları için üstelemeden yoluna devam ettim.

2 lahmacun 1 ayrana 5.5 lira ödeyip karnımı doyurdum. Cebimdeki 19.5 lirayla aktara gidip ufak bir pazarlıkla badem yağını almaya karar verdim. Yolda mahalle arkadaşım Mehmet'i gördüm. Bankadan geliyorum patron 3 aydır oyalıyor, şirket maaşları ödemiyor, inan altılı yapacak para bulamıyorum diye serzenişte bulundu bana. "Haklısın kardeşim sonuçta çalışanından altılı oynayacak parayı bile esirgeyen patronun ben anasını avradını sikiyim" diye fevri bir çıkış yaptım, "ben de sikiyim abi" diye onayladı. Patrona küfür etmeye devam ederek yürürken Mehmet bir arkadaşını gördü ve ondan 2 sigara aldı. "Napıyorsun oğlum, sen Akut Tribozik Sikimsonik Paraşizantik Bronşit hastası değil miydin, kendini öldürmek mi istiyorsun Mehmet? Bu genç yaşta yazık değil mi kendine Mehmet? Annene babana yazık değil mi Mehmet?" diye bağırdım Mehmet'e ama "ya dur be oğlum öyle değil" diye sakince cevapladı ve devam etti. "Bu şerefsize uyuz oluyorum, her gördüğümde de bi sigarasını alırım. Seninle olduğumuz iyi oldu iki tane aldım, sigara oldu 10 lira, 2 dal bi lira eder, az da olsa girsin ibneye" dedi ve sigaraları kırıp attı. "Mehmet oğlum az şerefsiz değilsin sen de" dedim, beraber güldük heiheiheihieehi diye.

Mehmet'ten ayrılıp aktara doğru yürümeye başladım. Aktarda az önceki bıyıklı abinin yerine 16-17 yaşlarında bir genç vardı. "Amcam ikindiye gitti abi buyur ben yardımcı olayım" edasındaki dükkanı sahiplenen "burada her şey benden sorulur" sözünden dolayı bu gencin, abinin yeğeni olduğunu anladım. "Ben şey alacaktım ya" dedim, "ne alacaktın abi?" dedi. Etrafa baktım ve Zinon alıp dükkandan çıktım. Artık farelerin korkulu belasıydım.




















No comments: