Friday, January 07, 2011

Pavyon gibi, değil gibi

Bir süredir salona çıktığımda kendimi garip hissediyorum. Sebebi ise epey bir saçma. Salonda yanıp sönen spotu görünce tuhaf oluyorum. Kendimi Yonca Evcimik klibinde dans eden insanlar gibi hissediyorum. Bunun ışığın yanıp sönmesiyle salonun bir pavyon edasına bürünmesiyle açıklıyorum kendi kendime. Böyle epey, yadsınamaz, bilhassa, hakiki gibi kelimeler kullanınca kendimi bir şey hissetmiyorum desem yalan söylemiş olurum dostlarım.



İşte bunun sürekli yanıp sönenini düşünün. Neyse ki ışığın rengi kırmızı değil de evde direk dansı yapasım gelmiyor. Gelse çok kötü olurdu hani. Karşı apartmanlardan izlenmem çok net bir şekilde söz konusu olurdu. Kendimi çok bedbaht hissederdim.. Evet bedbaht diyerek de kendimi eski zamanlarda hissettim yine. Bir an için Üçüncü Selim'in sırtına kese atan tellak olduğumu hayal ettim lakin akabinde bunun mantığa aykırı bir şey olduğunu düşünerek vazgeçtim.

Bu arada siz siz olun Vadideki Zambak denen kitabı okumayın. Çok sikko bir kitap çünkü. Hani ödev olmasa okumayacağım, hatta kitabın üzerinde öyle oynamalara gideceğim ki sayfaların açılması bile imkansız olacak. Öyle öfkeliyim bu kitaba. 93 sayfa boyunca hiçbir bok, hiçbir entrika olmadı. O kadar bekliyorum Felix, çok net bir milf olan Kontes'e fişeklesin diye ama olmuyor işte. Vampirli kitaplar kadar sevmedim bu kitabı. Vadi denince aklıma hemen gelen Kurtlar Vadisi'ni izlemek varken tam bir leş gibi Vadideki Zambak'ı okumak bana ciddi anlamda koyuyor. Siz siz olun böyle bir hataya düşmeyin arkadaşlar. Sevgilerle.

No comments: