Wednesday, April 13, 2011

Kırmızılar mı biziz

Otobüsle eve dönerken kendime bugün de bir ecayiplik, tuhaflık var ama neden her şey normal seyrediyor derken, kitleyici olduğu 200 metre öteden belli olan yaşlı emekli amca öndeki koltuğu beyenmeyip yanıma oturdu. Kulağımda kulaklık olduğundan dediklerini duyamıyordum ama yaşlıları alaya alan amerikalı kolej pijleri gibi görünmeyi de istemedim. Kulaklığı çıkardım yani. "Tekerlek üstü olduğu için oraya oturmadım" dedi bey amca bana. Ben de sevimli gülümsemesi ve hııı sözlerimle kitleyici yaşlı amcayla muhabbetimi çok kısa tuttum. Zira ona bi cevab verseydim bana bütün hayat hikayesini, çocuklarının bağkur pirimlerini, torununun 23 nisanda şiir okuyacağını anlatması çok muhtemeldi. İyi kurtuldum.

Kulaklığımı geri takıp kafamı Ayna grubu klibinde oynayan duygusallı adam edasıyla cama yaslamışken(yaslamak hhep kafamı yaslarım zaten) dikkatimi etrafta toplanan 45 yaş üstü adamlar çekti. Boş bir konu hakkında konuşmalarını tahmin etmem zor olmadı. Birbirlerine önümüze gelene bir tekme oynar gibi sarılan acayip adamlar atom fiziği hakkında konuşacak ya da "eeaabi aslında biz ülkemizdeki boru çıkarsak bize yeter ama amerika izin vermiyor yeaa" diyecek deyillerdi.

Adamları takip etmeyi bırakıp duygulu anlarıma geri döndüm. Duygulanmış yine "keşke bir kelebek olsaydım o zaman hayat benim için daha güzel olurdu" gibi saçma düşüncelere kapılmışsam da bu ibnemsi topumsu düşünceleri kafamdan hemen silip attım. Yanlışlıkla bir yerde dile getirsem bana Hollanda'ya git Amısterdam'a git vurdur ehehe demeleri söz konusu olurdu. Tanıdıkların bilhassa esnafların yüzüne bakamazdık ve mahalledekiler benimle epey taşak geçerdi.

Tartılmak için eczaneye girdiğimde(hala ortaçağlı gibi eczanede tartılmamaya dayanamayıp bana doğumgünü hediyesi olarak baskül alacak kankama da ayrıca teşekkür ederim) eczacı abinin zayıflamış olduğunu gördüm. Benimle aynı hastalığa sahip olduğundan içim buruldu.(o ne demekse artık) Neyse burası pek mühim deyil, tartıldım ve 67.3 kilo olduğumu gördüm. Giderek kilo almam kılaslığıma kılaslık katıyordu.



İddaamı oynayıp eve geldikten sonra Real maçını beklemeye koyuldum. Maç başladığında Marcelo hakkında olan fikirlerim tekrar etti. Marcelo'yu hiç sevmiyordum. Her an "nargilem duman duman bayıldım aman aman" diyecek gibi olan Derya Köroğlu'na benzeyen bir adamı neye seveyim ki? Üstelik çıyan gibi, tilki gibi sinsice gülen biri. Piç. Maçı izledim ve iddaam yine tutmadı amına koyim. Ama annemin "kırmızılar mı biziz" gibi sorduğu "lacivertliler mi real madrid" sorusu sayesinde moralim sinirlenmedi. Zaten lacivert de değil mordu Real'in forması. Ben de gittim pilav yedim. Ananı sikiyim Marcelo.

No comments: